Empati Nedir?
Hepimiz daha önce empati kelimesini duyduk ve bunun ne anlama geldiğine dair bir fikrimiz var. İyi bir arkadaşın zor bir gün geçirip bize mutsuz hissettiğini söylediğinde ya da savaşta her şeyini yitirmiş insanların yaşamları hakkındaki haberleri okuduğumuzda, genellikle kötü hissederiz. Fakat bu olumsuz duygular, birçoğunun empati içermediği ve birçok farklı şekilde ortaya çıkabildiği görülmüştür. Peki empati nedir, diğer sosyal-duygusal süreçlerden nasıl farklıdır ve nasıl yaparız? Araştırmacılar genellikle empatiyi, başkalarının deneyimlerini anlamaya ve paylaştığımız bir süreç olarak tanımlarlar.
Örneğin, Hande’nin kendisine yakın birini kaybettikten sonra üzüntü yaşadığını gördünüz. Ne kadar mutsuz hissettiğini düşünerek deneyimini anlamaya çalışmalı ve paylaşmalısınız. Özellikle, Hande’nin üzüntüsüyle empati kurmak, onun üzüntüsüne sempati duymaktan farklıdır. Empati, duygusal deneyimini paylaşmayı içeriyor olsa da, sempati olumsuz deneyimleri nedeniyle ona karşı merhamet ya da acıma duygusunu içerir. Böylece hem empati hem de sempati, Hande’nin deneyimlerine duygusal bir tepki vermeyi içeriyor olsa da; empati, duygusal bir durumu içerirken, sempati, tamamlayıcı bir duygusal durum içerir. Yani birisiyle empati kurduğumuzda, duygusal durumlarını anlamaya çalışmalıyız. Kendimizi o halde, kendi duygusal anılarımızla çizerek, hayal ettiğimiz duyguları somutlaştırmak için bilişsel süreçler kullanıyoruz.
Fakat bu karmaşık karmaşıklığı nasıl geliştireceğiz? Neden diğer insanların duygusal deneyimlerinden bu kadar duygusal olarak etkileniyoruz? Bu soruyu cevaplamanın bir yolu, empatinin iki potansiyel öncüsünü anlamaktır: duygusal bulaşma ve taklit. Duygusal bulaşma, diğer insanların duygularını “yakalama” eğilimini ifade eder. Örneğin, bebekler diğer bebeklerin ağladığını duyduklarında ağlarlar ve insanlar öfkeli bir gruba maruz kalmakla öfkelenebilirler. Empatiden farklı olarak, bu süreç farkındalığımızın dışında ve nispeten bilinçsizce gerçekleşir. Bu sürecin otomatik doğası göz önüne alındığında, araştırmacılar, diğer insanların duygusal durumlarına tepki olarak katılımcıların fizyolojik değişikliklerini gözlemleyerek bunu incelemek eğilimindedir.
Özetle
Özetlemek gerekirse, duygusal bulaşıcılık ve taklitin altında yatan biyolojik ve davranışsal mekanizmalar empati ile örtüştüğünü ve üç yapının da sosyal yanlısı davranışa katkıda bulunduğunu göstermektedir. Duygusal bulaşma, duygusal durumda bir değişimi içeriyor olsa da, taklitçilik böyle bir değişikliğe neden olmamalıdır. Taklit ve duygusal bulaşma hayvanlarda ve bebeklerde empatinin potansiyel öncüleri olarak bulunur. Bununla birlikte, hem duygusal bulaşma hem de taklitten daha yüksek derecede bilişsel ve duygusal süreç gerektirir. Sadece insani gelişmede ortaya çıkar.